26 Nisan 2020 Pazar

Get

Get birçok anlama sahip olduğu için sağ olsun Çilem Akar'ın videosundan buraya notlar çıkaracağım.

1 - Bir yere varmak

  • Call me when you get there. - Oraya vardığında beni ara.
  • It takes 30 minutes to get home. - Eve gitmek 30 dakikamı alıyor.


2- Bir şeyi almak, satın almak, gidip almak

  • I got an e-mail from my boss. - Patronumdan bir e-mail aldım.
  • She gots some clothes for the party. - Parti için biraz kıyafet satın aldı / aldı.
  • I need to get my card before shopping.- Alışveriş yapmadan önce kartımı almam lazım.

3- Anlamak
  • Got it! - Anladım! (Bir şeyi anlamak için uğraştınız uğraştınız veee haa anladım.)
  • I get it. - Anlıyorum. (Anladım tamam yeter ok),
  • I don't get it. - Anlamadım, asla anlamıyorum.


4- Olmak, bir durumdan başka bir durum haline gelmek

  • I hope you'll get better. - Umarım daha iyi olursun.
  • Put your coat on, you'll get better. - Montunu giy, üşüteceksin.
  • It's getting dark after 6 o'clock. - 6'dan sonra hava kararır.
  • I got really tired today. - Gerçekten bugün çok yoruldum.
5- Birine bir şey yaptırtmak anlamında da çok kullanılır. 
  • I'll get my hair cut tomorrow. - Yarın saçımı kestireceğim.
  • My dad got his car fixed. - Babam arabasını tamir ettirdi.
  • We'll get the house painted. - Evi boyatacağız.
  • My mom gets me to take out the trash. - Annem bana çöpleri attırıyor.

Ünite 2 - Present Simple

Merhaba arkadaşlar! Bugün çalışacağım konu Present Simple. Türkçe'de Geniş Zaman olarak ifade ediyoruz. Haydi başlayalım.

1- Alex is a bus driver, but now he is in bed asleep. - Alex bir otobüs şoförü fakat o şuan yatakta uyuyor.

Bizim Alex bir otobüs şoförüymüş. Fakat şuanda uyuyor. Yani şuanda otobüs şoförlüğü yapmıyor. Genel anlamda geçinebilmek için iş olarak otobüs şoförlüğü yapıyor. (He is a bus driver./ He drives a bus.) Dolayısıyla He is not driving a bus. O şuanda otobüs sürmüyor, o şuanda uyuyor. (He is asleep.)

He drives a bus cümlesinde de gördüğümüz gibi. Özneden sonra fiil geliyor ve eğer özne he/she/it ise fiil duruma göre "s,es,ies" takıları alıyor.
Fakat özne illa kişi zamiri olmayabilir. Hemşire/ Tekil isimler (Nurse) is alırken (çünkü he ya da she'nin yerini tutar, hemşireler / çoğul isimler. (Nurses) are alır (çükü they'in yerini tutar).

Şimdi biraz daha inceleyelim;

2- Present Simple'ı genelde olan, genelde yaptığımız şeyler hakkında bahsederken kullanırız.Fakat bunu yalnızca şimdiyle alakası olan durumlar hakkında düşünmeyelim. Genelde olan veya tekrar eden veya genel gerçekliklerden bahsederken de kullanırız.Burada eylemin şimdiki zamandaki gibi konuşma esnasında olup olmaması önemli değildir.


  • Nurses look after patients in hospital.- Hemşireler hastanede hastalar ile ilgilenir. (Bu genel bir gerçekliktir.) 
  • I usually go away at the weekends. Haftasonları genelde uzaklara giderim/uzaklaşırım. (Bu genellikle tekrar eden bir alışkanlık.)
  • The earth goes round the sun. Dünya güneşin etrafında döner. (Bu da herkes tarafından bilinen genel bir gerçeklik.)
3- Do ve Does

Present Simple da şimdiye kadar basit cümle olarak Özne + Fiil (s) + Nesne kullandık. Eee bu do/ does işin neresinde? Do ve does cümlelerimiz olumsuz ya da soru cümlesiyse karşımıza çıkıyor.

Do -- I /you /we /they -- work?                               I /you /we /they -- do not (don't) -- work.
Does -- he / she / it -- work?                                   He / she / it -- does not (doesn't) -- work.

Görüldüğü gibi he/she/it'te fiildeki "-s" takısı yok oldu. Çünkü "Do"ya eklendi. O yüzden he/she / it ile does kullanırız.


  • I come from Canada. Where do you come from? - Ben Canada'dan geldim. Sen nereden geldin?
  • "Would you like a cigarette?" "No, thanks. I don't smoke." - "Sigara ister misiniz?" "Hayır, teşekkürler. Sigara içmiyorum.",
  • Rice doesn't grow in cold climates.  Pirinç soğuk iklimlerde yetişmez.
Şimdi biz yardımcı fiil olarak "do" kullanıyoruz ama ya bu "do" ana cümlede fiil olarak kullanılırsa?

  • "What do you do?" (= What is your job?) - Ne iş yapıyorsun?
    "I work in a shop?" - Bir mağazada çalışıyorum.

    "What do you do?" ile "What's your job?" aynıdır.
  • He's so lazy. He doesn't do anything to help me. - O çok tembeldir. Bana yardım etmek için hiçbir şey yapmıyor/yapmaz.

    Hani burada doesn't var ben do kullanmayayım cümle şöyle olsun; He doesn't anything dersek cümle anlamsızlaşır. Bir do/does yardımcı fiilken diğeri normal fiildir ve ikisini bir arada yukarıdaki gibi kullandırk.
4- Present simple'ı bir şeyi ne sıklıkla ( How often) yaptığımızı ifade etmek için de kullanırız;

  • I get up at 8 o'clock every morning. - Her sabah 8'de kalkarım.
  • How often do you go to the dentist? - Ne sıklıkla dişçiye gidersin?
  • Ann doesn't drink tea very often. - Ann çok sık çay içmez.
  • In summer John usually plays tennis once or twice a week. - John genelde yazları haftada bir ya da iki kez tenis oynar.
5- Bazen söylediğimiz şeyle ilgili bir şeyler yaparız. Mesela; söz vereceğim bir şey yaptığımda "I promise..." diyebilirim. Ya da bir şey önereceğim zaman "I suggest..." diyebilirim. Bu tarz cümleleri de Present Simple ile kurarız.

  •  I promise I won't be late. - Söz veriyorum geç kalmayacağım./ Geç kalmayacağıma söz veriyorum.
  • What do you suggest I do? - Ne yapmamı önerirsin?
I apologise... / I advise... / I insist... / I agree... / I refuse... vs. bunları da aynı şekilde kullanabiliriz.

Bu dersin kelimeleri;

  1. look after
  2. patient
  3. insist
  4. refuse
Önceki dersin kelimeleri;

  1. Rise (verb) : artmak, yükselmek (rayz)

    a) to incrase in level - artmak çoğalmak, yükselmek

      - rising temperatures
      - Prices rose by 10 percent.

    b) to move up - yükselmek, yukarı doğru çıkmak.

       - The ballon rose slowly into the air.

    c) to stand, especially after sitting - kalkmak, yükselmek,doğrulmak, ayağa kalkmak.

      - He rose from his seat.
  2. Lend (verb) : ödünç, borç vermek (lennd/ leend)

    a) to give something to someone for a period of time, expecting that they will then give it back to you.

    - She lent me her car for the weekend.
  3. Anymore (adverb) : artık, bundan böyle

    a) If you do not do something or something does not happen an more, you have stopped doing it or it does not now happen.

    - This coat doesn't fit me any more.

25 Nisan 2020 Cumartesi

Ünite 1 - Present Continous

Present Continous dilimizde Şimdiki Zaman olarak ifade ediliyor. Fakat biz şimdi bu konuyu biraz daha açıp inceliklerine değineceğiz.

1- She is writing her blog. - O bloğuna yazıyor.

Bu örneğe baktığımızda; O bloğuna yazıyor. Şuan (now) yazıyor. Eylemi şuan, konuşma esnasında yapıyor (at the time of speaking). Yani eylem devam ediyor ve bitmedi.

Bu durumda Present Comntinous için kullanacağım iki şey var "to be(am/is/are) +Verb-ing"

I am/ am not writing.
He/she/it is/ isn't (is not) eating.
We/you/they are/aren't (are not) drinking.

2- Bir diğer kullanım durumu ise; Bir şey yapıyorum ve yaptığım şeyin ortasındayım. Yani bir şeyi yapmaya başladım ve yaptığım şey henüz bitmedi.

Bur durum da yine sıklıkla konuşma esnasında karşımıza çıkıyor.

  • Please don't make so much  noise. I'm working. - Lütfen çok fazla gürültü yapma. Çalışıyorum.
  • Let's go out now. It isn't raining anymore.- Hadi dışarı çıkalım. Daha fazla yağmur yağmıyor.
  • I'm tired. I'm going to bed now. Goodnight! - Yorgunum. Yatmaya gidiyorum. İyi geceler!

Fakat bazen eylem ille de konuşma esnasında meydana gelmez.

Örnek olarak; Tom ve Ann kafedeler ve aralarında şöyle bir konuşma gerçekleşiyor:

I'm reading an interesting book at the moment. I'll lend it to you when I've finished it.
Şuanda bir ilginç bir kitap okuyorum. Bitirdiğimde onu sana ödünç vereceğim.

Tom şuanda kitabı okumuyor. Ann ile kafede oturmuş laklak ediyor. Ama burada present continous kullandı. Neden? Çünkü, kitabı okumaya başladı ve henüz bitirmedi. Yaptığı şeyin ortasında.
  • Catherine wants to work in Italy, so she is learning Italian.
    Catherine İtalya'da çalışmak istiyor, bu yüzden o İtalyanca öğreniyor.

    Catherine İtalyanca öğreniyor öğrenmesine fakat belki şuan İtalyanca kursunda değil. Belki o da Tom gibi bir arkadaşı ile kafede oturmuş laklak ediyordur. Gerçi sanmam şuanda sokağa çıkma yasağı var. Evdedir kesin. Dolayısıyla Catherine İtalyanca kursunda değil. Ama İtalyanca öğrenmeye başladı ve henüz bitirmedi. Yaptığı şeyin ortasında.
3- Present Continous ile sıklıkla şuanki zamanın yakınlarındaki zamanı ifade eden zaman zarfları kullanılabilir. Ne kadar çok zaman kelimesi kullandım. Ne kadar çok zaman kelimesi kullandım derken bile zaman kelimesini kullanıyorum. Neyse bir çıkmaza gidiyoruz.

Örneğin; today, this week, this evening, yukarı da kullandığımız gibi now, at the moment...
  • Is Susan working this week? - Susan bu hafta çalışıyor mu?
  • You're working hard today. - Bugün çok sıkı çalışıyorsun. (You work hard today değil.)
Ayrıca present continous şimdiki zamanın yakınlarında meydana gelen değişikliklerden bahsederken de kullanılır.
  • The population of the world is rising very fast. - Dünyanın nüfusu çok hızlı artıyor.

Evet. Present Continous şimdilik bu kadar fakat devamı gelecek. Ben daha önden çalışıyorum ve burayı bir not defteri, bir paylaşım yeri olarak görüyorum. Bir aceminin anlatımından çıkan yanlışlıklardan özür diliyorum ama hata yapmadan ilerlenemez. Zamanla kendi gelişimimi görmek için de sabırsızlanıyorum ve bunun hemen olması için dua ediyorum. Gözü yaşlı emoji. 

Dersin kelimelerinden çalışmam gerekenler.
  1. rise
  2. lend
  3. get
  4. anymore
Kalın sağlıcakla. Çalışmaya ve paylaşmaya devam!!

Günün Deyişi:  Break a leg! - İyi şanslar! (Bu konuda twitterda tureng sözlükten faydalanıyorum.)

İngilizce Öğrenmek

Merhaba arkadaşlar!

Bu sayfayı İngilizce öğrenmek için kullanacağım. Şuan orta bir seviyedeyim. Gramerde eksiklerim var elbet ama kelime konusunda eksiklerim daha fazla. Bunun için kendime bir program oluşturacağım ve bu programı takip ederken defter niteliğinde bu blogu kullanacağım. Hadi bakalım hayırlı olsun...

Gramer kitabı olarak mavi kapaklı English Grammar in Use kitabını kullanacağım. İngilizce öğrenme konusunda Hüseyin Demirtaş Hocamızın tavsiyelerini izleyeceğim. O yüzden grameri mümkün olduğunca en kısa sürede çözmeye çalışacağım. Kelime öğrenme konusunda Çilem Akar'ın İngilizce kelime öğrenme yöntemini takip edeceğim. Bu yolculukta da motivasyon için buradan devam edeceğim.

Başlayalım bakalım! / Let's go!

Ünite 15 - Past Perfect

Sarah went to a party last week. - Sarah geçen hafta partiye gitti. Paul went to the party too but they didn't see each other. - Paul...