5 Temmuz 2020 Pazar

Ünite 15 - Past Perfect


  • Sarah went to a party last week. - Sarah geçen hafta partiye gitti.
    Paul went to the party too but they didn't see each other. - Paul da geçen hafta partiye gitti fakat birbirlerini görmediler.
    Paul went home at 10.30 and Sarah arrived at 11 o'clock. - Paul eve 10.30'da gitti fakat Sarah 11'de vardı.

    So:

    When Sarah arrived at the party, Paul wasn't there. - Sarah partiye vardığında Paul orada değildi.

    He had gone home. - O eve gitmişti.

    Had gone past perfect (simple)'dır.

    I/we/they/you/he/she/it        had       (=I'd / he'd etc.)        gone/ seen / finished.

    Past Perfect Simple had + past participle yani afiilin üçüncü hali ile kullanılır.
  • Bazen geçmişte olan bir şey hakkında konuşuruz.

    - Sarah arrived at the party. - Sarah partiye vardı.

    Bu hikayenin başlangıç noktasıdır. Sonrasında eğer biz bu zamandan önceki bir şey hakkında konuşmak istersek, past perfect kullanırız.

    - When Sarah arrived at the party, Paul had already gone home. - Sarah partiye vardığında Paul çoktan eve gitmişti.

    - Karen didn't want to come to the cinema with us because she had already seen the film. - Karen bizimle sinemaya gelmek istemedi çünkü filmi zaten görmüştü.
  • Had done (past perfect) ve have done (present perfect)'in geçmişidir.
    Karşılaştıralım.

    Present Perfect

    have done : Geçmişte başlayıp şimdiye kadar süren.

    - The house is dirty. They haven't cleaned it for weeks. - Ev kirli. Onlar iki haftadır temizlemedi. 
    Şuan ev kirli.. İki hafta önceden beri temizlenmedi ve şuan kirli. Kesin bekar evi. Ya da tembel kızlar evi. Sadece erkekler bok atmamak lazım. Neyse.

    Past Perfect

  • had done: geçmişte başladı geçmişte son buldu.

    - The house was dirty. They hadn't cleaned it for weeks. - Ev kirliydi. Onlar iki haftadan beri temizlememişi.
    Ev kirliydi. Ve iki haftadan beri de temizlenmemişti. Şimdiye yapılan bir atıf yok.
  • Past perfect (I had done) ve Past Simple (I did) karşılaştıralım şimdi.

    - Ann wasn't at home when I phoned. She was in London. - Aradığımda Ann evde değildi. Londradaydı.

    -Ann had just got home when I phoned. She had been in London. Aradığımda Ann eve henüz gelmişti. O Londra'da bulunmuştu.

31 Mayıs 2020 Pazar

Ünite 14 - Present Perfect and Past II


  • Biten bir zaman hakkında konuştuğumuzda present perfect kullanamayız. Örneğin; ysterday, ten minutes ago, in 1985, when I was a child... Bu durumlarda past tense kullanırız.

    -The weather was nice yesterday. - Dün hava güzeldi.
    - They arrived ten minutes ago. - Onlar on dakika önce vardılar.
    -I ate a lot of sweets when I was a child. - Çocukluğumda çok şeker yedim.
  • Past tense'te soru sormak için When..? ya da What time..? soru kalıplarını kullanabiliriz.

    - When did they arrive? - Onlar ne zaman vardılar?
    - What time did you finish work? - Ödevini ne zaman bitirdin?
  • Karşılaştırma yapalım;

    Present Perfect;

    Tom has lost his key. He can't get into the house.- Tom anahtarını kaybetti. O eve giremez.

    Burada biz bunu geçmişte olan bir eylem olarak düşünmeyiz. Eylemin şuan ki durumda sonucu olarak görürüz. Tom'un şuan anahtarı yok.

    Past Simple;

    Tom lost his key yesterday. He couldn't get into the house. - Tom dün anahtarını kaybetti. O eve giremedi.

    Burada ise, eylemin geçmişte olduğunu düşünürüz. Tom'un şuan anahtarını bulup bulmadığını bilmiyoruz.
  • Karşılaştırmaya devam edelim;

    Present Perfect

    I've done a lot of work today. - Bugün çok iş yaptım/bitirdim.

    Geçmişten şimdiye uzanan belli bir periyottan bahsederken present perfect kullanırız. Örneğin; today, this week, since 1985

    - It hasn't rained this week. - Bu hafta yağmur yağmadı. - Geçmişten şimdiye kadar olan bir zaman diliminde henüz yağmur yağmadı ve bu hafta henüz bitmedi.
    - Have you seen Ann recently? - Son zamanlarda Ann'i gördün mü?  - ve hala sabah.
    -We've been waiting for an hour. - Bir saatten beri bekliyorduk. - Şuan hala bekliyoruz.

    Present perfect'in her zaman şuan ki zaman ile bağlantısı vardır.

    Past Simple;
    I did a lot of work yesterday.

    Biten bir zamandan bahsettiğimizde past simple kullanırız. Örneğin; yesterday, last week, from 1985 to 1991.

    - It didn't rain last week. - Geçen hafta yağmur yağmadı.
    - Did you see Ann this morning? - Bu sabah Ann'i gördün mü? Buradaki fark bu soruyu öğledn sonra ya da akşam soruyor olmam.
    -We waited (or we're waiting) for an hour. - Bir saattir onu bekledik/ bekliyorduk. - Artık beklemiyorz.

    Past simple bize yalnızca geçmiş hakkında konuşur.

30 Mayıs 2020 Cumartesi

Ünite 13 - Present Perfect and Past I

Evet bugün Present Perfect ve Simple Past'ı karşılaştıracağım konuya geçtim. Başlayalım bakalım.


  • Tom is looking for his key. He can't find it. - Tom anahtarını arıyor Onu bulamıyor.

    Yani Tom anahtarını kaybetti. Bunu şu şekilde söyleriz.
    -He has lost his key. - O anahtarını kaybetti. (Present Perfect)

    Bunun anlamı; Tom anahtarını şuan kaybetmedi. Önce kaybetti şimdi ise arıyor ama bulamıyor.

    10 dakika sonra;

    Tom şimdi anahtarını buldu. Yani anahtar şuanda Tom'da. Bu durumda;
    -Has he lost his key? (Present Perfect) - O anahtarını kaybetti mi? diye sorarsak hayır -neden? çünkü henüz anahtarını kaybetti mi, şimdiye uzanan yakın bir zamanda-, anahtarını henüz buldu.

    Peki;
    Did he lose his key? (Past Simple) - O anahtarını kaybetti mi?
    Evet, çünkü geçmişte anahtarını kaybetti.

    He lost his key. - O anahtarını kaybetti. (Past Simple)
    but now he has found it. - Fakat şimdi o anahtarını buldu. (Present Perfect)
  • Present perfect bir present tense, şimdiki zamandır. Dolayısıyla bize her zaman şimdi ile ilgili bir şeyler söyler. Yani biz "Tom has lost his key" dediğimizde anahtar şuan Tom'da değil demiş oluruz.

    Past Simple ise sadece geçmiş ile ilgilidir. Birisi bize "Tom lost his key" dediğinde biz şuanda Tom'da anahtar olup olmadığını bilmiyoruz. Biz sadece Tom'un anahtarını geçmişin bir zamanında kaybettiğini biliyoruz.

    -Jack grew a beard but now he has shaved it off.- Jack sakal bıraktı ama şimdi tıraş etti.- (Yani Jack'in şuanda sakalı yok.)
    -They went out after lunch and they've just come back. - Onlar öğle yemeğinden sonra dışarı cıktılar ve az önce geri döndüler. (Yani şuanda geri dömüş durumdalar.)
  • Şuan ile bir bağlantısı yoksa bir durumun Present perfect ile kullanamayız. Mesela uzun zaman önce olmuş bir olayı.

    -The Chinese invented printing. - Çinliler matbaayı icat ettiler. - have invented şeklinde kullanamayız. Çok uzun zaman önce olmuş bir olay.
    -How many plays did Shakespeare write? - Shakespeare kaç tane oyun yazdı. - has Shakespeare written şeklinde kullanamayız.
    -Beethoven was a great composer. - Beethoven harika bir besteciydi. - has been şeklinde kullanamayız.

    Karşılaştıralım;

    -Shakespeare wrote many plays. - Shakespeare birçok oyun yazdı.
    -My sister is a writer. She has written many books. (she still writes books) - Kız kardeşim bir yazar. O bir çok kitap yazdı. (hala kitap yazıyor.)
  • Present perfect'i yeni bilgiler verirken de kullanırız. Fakat o konu hakkında konuşmaya devam ederken Past simple kullanırız.

    - A: Oww! We've burnt myself. - Ahh! Kendimi yaktım. - Yeni bir olay
      B: How did yo do this? - Nasıl yaptın? - (have you done? kullanmayız.) - Konuşmaya devam ederken Past simple kullanıyorum.
      A: I picked up a hot dish. - Sıcak bir yemek aldım.

Ünite 12 - When...? and How Long...? For and Since


  • Karşılaştıralım; When...? (+ Past Simple) ve How long...? (+ Present Perfect)

    A: When did it start raining? ( Yağmur ne zaman yağmaya başladı?)
    B: It started raining an hour ago/ at 1 o'clock. (1 saat önce yağmaya başladı./ saat 1'de yağmaya başladı.)

    A: How long has it been raining?  (Ne zamandır yağmur yağıyor?)
    B: It's been raining for an hour/ since 1 o'clock. (1 saatten beri yağmur yağıyor.)
  • Bir şeyin ne kadar zamandır meydana geldiğini söylemek için for ve since'i kullanıyoruz

    - Zamanın belli bir bölümünden bahsettiğimizde for'u kullanırız.
    two hours, six weeks, 20 minutes, six months, a week, 50 years, a long time, ages vs..
    Yani net bir zaman vermiyoruz ve ne zaman başladığı da belli değil.

    - Sally's been working here for six months. - Sally burada 6 aydır çalışmakta.

    -Bir şeyin başlangıcından bahsettiğimizde ise since'ı kullanırız.
    8 o'clock, Monday, 12 May, April, 1977, Christmas, lunchtime, they were at school.. vs

    -Sally's been working here since April - Salaly Nisan ayından beri burada çalışmakta. (Nisan'dan şimdiye kadar)
  • Bazen for'u cümleden çıkartabiliriz. Ama bu negatif cümlelerde mümkün değildir.

    -They've been married (for) ten years. -Onlar 10 yıldan berş evliler.
     For kullanmadan da olur kullanarak da olur.

    -They haven't had a holiday for ten years. - Onların 10 yıldır tatili yok.
    Olumsuzken for kullanmak zorundayız.
  • for ile all... birlikte kullanamayızç (all day/ all my life.. vs.)

    -I've lived here all my life. - Tüm hayatım boyunca burada yaşadım.
    For all my life şeklinde kullanılmaz.
  • It's a long time/two years/... since...
    şeklinde kullanabiliriz.

    -It's two years since I last saw Joe. - Joe'yu gördüğümden beri iki yıl geçti.
    İki yıldır Joe'yu görmedim./  Joe'y en son 2 yıl önce gördüm.

    - It's ages since we went to the cinema. - Yıllardır sinemaya gitmedik. / Sinemaya gitmeyeli yıllar oldu.
  • How long is it since...? 

    -How long is it since you last saw Joe? ile When did you last see Joe? aynı anlamdadır. - Joe'yu en son ne zaman gördün?
    -How long is it since Mrs Hill died? = When did Mrs Hill die? - Mrs Hill ne zaman öldü? 

25 Mayıs 2020 Pazartesi

Ünite 11 - How long have you (been)...?

Merhaba arkadaşlar. Kaldığımız yerden devam etmeye çalışıyoruz.

  • Bob ve Alice diye iki karakterimiz var. Bunlar 20 yıl önce evlendi. Bugün onların evlilik yıl dönümü.
    Yani doğal olarak onlar şuan evliler. They are married. Bunu Present Cont. ile ifade edebiliriz. Peki onlar ne zamandan beri evli dersek bu geçmişten günümüze uzanır.

    -How long are they been married? - Onlar ne zamandan beri evliler?
     They have been married for 20 years. - Onlar 20 yıldan beri evliler.

    Geçmiş zamanda eylem gerçekleşti ve şuan hala devam ediyor.
  • Present cont ile Present Perfect cont. karşılaştıracak olursak;

    - Amy is in hospital. - Amy hastanede (şuan)
    -She has been in hospital since Monday. - O pazartesiden beri hastanede. (Geçmişte başladı şuan devam ediyor. Hala orada.)

  • Geçmişte bir şey yapmaya başladım. Hala yapıyorum veya henüz yapmayı bitirdim. Burada da Present Perfect Cont kullanırım.

    - I've been learning English for a long time. - Uzun zamandır İngilizce öğreniyorum.(geçmişte başladım hala öğreniyorum)
    -Sorry I'm late. Have you been waiting long? - Özür dilerim geciktim. Ne zamandan beri bekliyorsun? (Geçmişte başladım. Gelmenle beklemem henüz bitti.)

    Aslında Present Perfect ile çok benziyorlar. Ama zaten aralarında çok ufak farklılıklar varmış. Present Perfect'teki belirsizliği Present Perfect Cont. ortadan kaldırıyor.
  • Eylem devam eden bir eylem ise Present Perfect Cont. kllanımı;

  • - How long have you been driving? - Ne zamandan beri araba kullanıyorsun?
      Since I was 17. - 17 yaşımdan beri.
  •  Present Perfect ve Present Perfect Cont'u karşılaştıralım;

    1- Present Perfect Cont. how long, since ve for ile kullanımı konusunda daha elverişli.

    -I've been learning English for a long time. - Uzun zamandır İngilizce öğreniyorum. (I've learnt olmaz.)

    2- Live ve work fiillerii Present perfect cont ile ya de Present perfect ile kullanabiliriz.

    - John has been living/ has lived in London for a long time. - John uzun zamandır Londra'da yaşadı/ yaşamakta.
    - How long have you been working/ have you worked here? - Ne zamandır burada çalışmaktasın?

    3- Fakat always zarfını Prsent perfect ile kullanabiliriz.

    -John has always lived in London. - John her zaman Londra'da yaşadı. (has always been living olmaz.)

    4-Uzun bir zaman aralığında tekrar eden eylemleri yine Present perfect cont ve Present perfect ile kullanabiliriz.

    -I've been collecting / I've collected stamps since I was child. - Çocukluğumdan beri pul koleksiyonu yapmaktayım.

    5- Bazı fiiller, yani durum bildiren fiiller (know,like,believe gibi) present perfect cont ile kullanılmaz.

    -How long have you known Jane? - Jane'i  ne zamandır tanıyorsun? (have you been knowing olmaz.)
  • Present perfect ile olumsuz cümle örneklerine bakalım.;

    - I haven't seen Tom since Monday. - Tom'u pazartesiden beri görmedim. (Pazartesi onu son gördüğüm gündü.)
    -Jane hasn't phoned me for two weeks. - Jane beni iki haftadır aramadıç (En son iki hafta önce aradı.)

    Present perfect'ın olumsuzunu yaptığımızda nasıl olumlu cümlede henüz bitmiş eylemden bahsediyorsak olumsuz cümlede de henüz yapılmamış, yakın zamanda yapılmamış bir eylemden bahsederiz.

24 Mayıs 2020 Pazar

Ünite 10 - Present Perfect Continuous and Simple

Merhaba! Evet dersimi dinledim geldim. Şimdi bu konuyu Present Perfect ile değerlendireceğiz.

  • Ann's clothes are covered in paint.- Ann'ın kıyafeti boya ile kaplandı.
    She has been painting the ceiling. - O tavanı boyuyordu.

    Has been painting = Present Perfect Cont.

    Burada biz eylemle ilgileniyoruz bitip bitmemesi önemli değil. Bu örnekte eylem bitmedi. Tavanı boyama eylemi.

    The ceiling was white. Now it is blue. - Tavan beyazdı. Şimdi mavi.
    She has painted the ceiling. - O tavanı boyadı.

    Has painted = Present Perfect Simple

    Burada önemli olan şey ise eylemin yeni bitmiş olması. Biz burada eylemin sonucuyla ilgileniyoruz, kendisiyle değil.
  • Karşılaştırma yapalım;

    - My hands are ver dirty. I've been repairing the car. - Ellerim çok kirli. Arabayı tamir ediyordum. (Geçmişte başladım, eylem henüz bitmedi.)
    - The car is OK again now. I've repaired it. - Araba şimdi tamam. Onu tamir ettim. (Geçmişte başladı ve bitti. Eylemin kendisinden çok sonucu önemli. Bitti ve henüz.)

    -Sh's been smoking too much recently. She should smoke less. - O son zamanlarda çok fazla sigara içiyor. Sigara içmeyi azaltmalı.
    -Somebody has smoked all my cigarettes. The packet is empty. - Birileri tüm sigaramı içti. Paket boş.

    -Where have you been? Have you been playing tennis? - Neredeydin? Tenis mi oynuyordun?
    - Have you ever played tennis? - Hiç tenis oynadın mı?
  • Present Perfect Con'u bir eylemin ne kadar uzun süredir meydana geldiğini sormak veya söylemek için kullanabiliriz.,How long. Tabi eylem hala devam ediyor. Present Perfect'i ise how much, how many, how many times gibi kaç kez ya da miktarca ne kadar sorularını sormak ya da söylemek için kullanabiliriz. Tabi tamamlanan eylem. Anlatamadım ama işte, ondan.

    - How long have you been reading that book? - Ne zamandan beri o kitabı okuyorsun?
    - How many pages of that book have you read? - O kitabın ne kadar, kaç sayfasını okudun.

    Mary is still writing letters. She's been writing letters all day. - Mary hala mektup yazıyor. O bütün gün mektup yazıyordu.
    - Mary has written ten letters today. - Mary bugün 10 mektup yazdı.

    -They've been playing tennis since 2 o'clock. - Onlar 2 saatten beri tenis oynuyorlardı.
    - They've played tennis three times this week. - Onlar haftada üç kez tenis oynadı.
  • Eylem değil durum bildiren bazı fiiller ing almaz bunu hep hatırlayalım. Bunları Şimdiki zaman konusunda belirtmiştik.
Ay konular ilerledikçe tekrar etmesi de yazması da zorlaşıyor. Burası kişisel defterim olduğu için her türlü saçmalığım olabilir yani bilemiyorum. Ama buraya yazmak kağıda yazmaktan kolay geliyor. Kelime öğrenmede hala güçlük çekiyorum. Hayy neyse devamm. Saygılar.

Ünite 9 - Present Perfect Continuous

Merhaba arkadaşlar! Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Her zaman olduğu gibi geçmişte kaldık. Şimdi Simple Past geçmişte oldu bitti konuyu kapattık, Past Cont. geçmişte devam eden durumlar üzerineydi. Present Perfect geçmişte başlayıp devam etmeyen ama etkisi şimdiye yansıyan durumlardı. Şimdi geldik Present perfect Cont. konusuna. Burada da gördüğünüz gibi continuous  var. Yani devam eden bir olay aklımıza gelsin.Geçmişte başlamış ve devam eden bir zamana bakacağız sanırsam. İnceleylim bakalım.

  • Present Perfect Cont. geçmişte başlayan ve hala devam eden eylemleri anlatır.

    It has been raining.

    Şimdi bu cümleye baktığımızda soralım şuan yağmur yağıyor mu? Hayır. Fakat yerler ıslak.

    Nasıl kullanılır;

    I/we/they/you     have    been   doing   (Özne + have + been + Ving)
    He/she/it            has      been   waiting  (Özne + has + been + Ving)

    Present Perfect cont. son zamanlarda bıraktığımız/duran ya da henüz bıraktığımız/duran eylemler için kullanılır. Şimdi ile bağlantısı vardır.

    - Paul is very tired. He has been working very hard. - Paul çok yorgun. O çok sıkı çalışmakta.
    Çalışmaya geçmişte başladı.

    - Why are your clothes so dirty? What have you been doing? - Neden elbiselerin bu kadar kirli? Ne yapıyordun?
  • Şimdi Present Perfect Cont. için geçmişte başladı ve şimdiyi etkiledi dedik. Yağmur geçmişte yağdı, şimdi yağmur yağmıyor. Ben geçmişte yağmur yağdığını yerlerin ıslak olmasından anladım. Şimdi de diğer kullanımına bakacağız.

    Şuan yağmur yağıyor. İki saat önce yağmur yağmaya başladı ve hala yağıyor.

    It has been raining for two hours - 2 saattir yağmur yağıyor.

    Eylem geçmişte başladı ve o zamandan beri devam ediyor. Present Perfect Cont. bu şekilde de kullanılıyor. Bununla birlikte how long, for, since ile sıklıkla kullanılıyor. Yani eylem hala devam ediyor ve henüz durmadı.

    -How long have you been learning Eglish? - Ne zamandır İngilizce öğrenmektesin? - Geçmişte İngilizce öğrenmeye başladı ve hala öğrenmeye devam ediyor.
    -Where have you been? I've been looking for you for the last half hour. - Neredeydin? Son yarım saatten beri seni aramaktayım.

    Present Perfect'te kullanılan zaman zarflarının da burada da kullanıldığını görüyoruz. Örneğin; recently, all day...

    - Tim is still watching television. He's been watching television all day. - Tim hala televizyon izliyor. O tüm gün televizyon izlemekte.
    - George hasn't been feeling well recently. - George son zamanlarda iyi hissetmiyordu.

    Present Perfet Cont.'u zamanın belli bir bölümünde devam eden eylemler için de kullanabiliriz.

    - Debbie is a very good tennis player. She's been playing since she was eight. - Debbie çok iyi bir tenis oyuncusu. O sekiz yaşından beri oynamakta.
    -Every morning they meet in the same cafe. They've been going there for years. - Onlar her sabah aynı kafede buluşurlar. Yılalrdır oraya gitmekteler.
  • Present Cont. ve Present Perfect Cont. karşılaştıralım.

    Present Cont.                                                               Present Perfect Cont.

    Hurry up! We're waiting.                                              We've been waiting for an hour.
    Acele et. Bekliiyoruz.(Şimdi,şuan)                                Bir saattir beklemekteyiz. (Bir saaönce                                                                                               başladı, hala bekliyoruz.)
    We need an umbrella. It's raining.
    Bir şemsiyeye ihtiyacımız var. Yağmur yağıyor.              The ground is wet. It's been raining.
    (Şuan yağıyor.)                                                            Yerler ıslak. Yağmur yağıyordu. (Geçmişte
                                                                                       yağmur yağdı, şuan yağmıyor. Ama şimdiyi                                                                                         etkiledi yerler ıslak.)

    Benim için biraz zor bir konuydu. Diğer zamanlar zaten kafamda oturmuştu ama bu konunun kafamda biraz daha oturması için ders dinlemeye karar verdim. Görüşmek üzere!

19 Mayıs 2020 Salı

Ünite 8 - Present Perfect - II



Merhaba arkadaşlar şimdi Present Perfect'in ikinci dersinde, onu biraz daha irdeleyeceğiz.

  • D: Have you travelled a lot, Jane? (Çok fazla seyahat ettin mi Jane?)
    J: Yes, I've been a lots of places. ( Evet, Bir çok yerde bulundum.)
    D: Really? Have you ever been to China? (Gerçekten mi? Hiç Çin'e gittin mi/ Çin'de bulundun mu?)
    J: Yes, I've been to China twice. (Evet iki kez Çin'e gittim.)
    D: What about India? (Ya Hindistan?)
    J: No, I haven't been too India. (Hayır, Hindistan'a hiç gitmedim.)

    Şimdi;geçmişten şimdiye kadar uzanan zamanın belli bir bölümü hakkında konuştuğumuzda, örneğin Jane bize hayatının geçmişten şimdiye kadar uzanan bölümlerinden bahsetti, past perfect kullanırız.

    Have you ever kalıbını past perfect'te çok duyabiliriz. Hiç yaptın mı, Hiç bulundun mu vs... sonuna da bir in your life ekledin mi hayatında hiç bulundun mu gibisinden bu şekilde de sık karşılaşabiliriz.

    - Have you ever eaten caviar? (in your life?) - Hayatında hiç havyar yedin mi?
    -We've never had a car. - Bizim hiç bir arabamız olmadı. (Küçük Emrah repliği)
    -"Have you read Hamlet?" Hamlet'i okudun mu?
      "No, I haven't read any of Shakespeare's plays." - Shakespeare'nin oyunlarının hiçbirini okumadım. (Me too.)

    Bir de şöyle bir durum var; belli bir zamandan şimdiye kadar devam eden bazı zaman zarfları kullanabiliyoruz.
    recently (son zamanlarda), in the last few days (son birkaç gün içinde), so far (şimdiye kadar), since breakfast (kahvaltıdan beri)...

    -
    I've met a lot of people in the last few days. - Son birkaç gün içinde bir çok insanla tanıştım.
    -Everything is going well. We haven't had any problems so far. - Her şey güzel gidiyor. Şimdiye kadar bir problemimiz olmadı.
  • Ayrıca Present Perfect'i today, this morning, this evening.. gibi zaman zarflarıyla kullanabiliriz. Tabi ki bu zaman süreci konuşma esnasında henüz bitmemesi şartıyla. Mesela bugün daha bitmedi bugün şunu yaptım derken kullanabiliyorum gibi..

    - I've drunk four cups of coffee today. - Bugün dört bardak kahve içtim. - ve belki bugün bitmeden önce daha fazla kahve içeceğim.
    -Ron hasn't worked very hard this term. - Ron bu dönem çok sıkı çalışmadı. - Bu dönem daha bitmedi.
  • Bir şey first time, second time meydana geldiğinde Present perfect kullanırız. Ben de bunu ilk duyuyorum bakalım neymiş.

    Don is having a driving lesson. (Don direksiyon dersi alıyor.) He is very bervous and unsure because it is his first lesson. (O çok gergin ve güvensiz çünkü onun ilk dersi.)

    Don ilk kez araba sürdüğü daha önce hiç araba sürmediği için;
    - It's the first time he has driven a car. (O ilk kez araba kullandı.) (Drives şeklinde geniş zaman kullanmayız.Araba sürmeyi öğrenince zaten O her zamana araba sürdüğünden geniş zamanda kullanabiliriz.)
    ya da
    - He has never driven a car before. (O daha önce hiç araba sürmedi.)

    -Linda has lost her passport again. It's the second time this has happened. (happens değil.) - Linda yine pasaportunu kaybetti. Bu ikince kez oldu.

    - Bill is phoning his girlfriend again. That's the third time he's phoned this evening. - Bill yine kız arkadaşını arıyor. Bu akşam üçüncü kez aradı.

Ünite 7 - Present Perfect - I

Merhaba arkadaşlar bugün Present Perfect konusuna değineceğiz.Yakın geçmiş zaman ya da belirsiz geçmiş zaman diye adlandırıyorlar fakat sanırım daha çok yakın geçmiş zaman.


  • İlk olarak örneğimize bakalım;

    Tom is looking for his key. (Tom anahtarını arıyor.) He can't find it. (O, onu bulamadı.)
    He has lost his key. (O anahtarını kaybetti.)

    Evet burada da geçmiş zamanı kullandık. Daha önceki konumuzda Past simple(was/were/verb2) ile geçmiş zaman yaptık. Bu sefer has yardımcı fiilin kullandık.Peki ne farkı var?

    "He has lost his key." dediğimde onu yakın bir zamanda kaybetti ve hala bulamadı anlamını veririm.

    I/we/you/they ile have (örneğin I've olarak kısaltabilirim.) finished.(Fiilin üçüncü hali.)
    He/she/it ile has (he's olarak kısaltabilirim.) done. (Verb3)

    Fiilin üçüncü haline past participle diyoruz. Elbetteki bu düzensiz/ irregular fiillerimiz için geçerli. Düzenli fiillerimiz yine sonuna -ed takısı almaya devam ediyor.
  • Present Perfect kullandığımızda genelde durumun şimdi/şuan ile bir bağlantısı vardır. Eylem geçmiştedir ancak sonuç şimdiyi etkiler.

    -He told me his name but I've forgotten it. (Bana ismini söyledi ancak unuttum. Ve şuan hala hatırlamıyorum.)
    - I can't find my bag. Have you seen it? (Çantamı bulamıyorum. Onu gördün mü? Şuan onun nerede olduğunu biliyor musun?)

    Sıklıkla yeni bilgileri vermek ya da son meydana gelen durumları ifade etmek, duyurmak için de kullanırız.

    - Ow! I've cut my finger. (Ah! Parmağımı kestim. Az öne oldu. Yakın geçmiş.)
    - (haberlerden) The police have arrested two men in connection with the robbery.  (Polis hırsızlıkla bağlantısı olan iki kişiyi tutukladı.)
  • Just, already ve yet ile sıklıkla kullanılır.

    Just: Kısa bir zaman önce.

    - "Would you like something to eat?" (Bir şeyler yemek ister misin?)
      "No,thanks. I've just had lunch. (Hayır, teşekkür ederim. Az önce yedim.)

    Already: Umduğumuzdan, beklediğimizden daha önce meydana gelen bir şeyi söylemek için kullanırız.

    -"What time is Mark leaving?" (Mark saat kaçta ayrılacak?)
    -"He's already gone." (O çoktan gitti.)

    Zaten,çoktan, halihazırda gibi...

    Yet: Şimdiye kadar, henüz, sadece olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.

    -I've written the letter but I haven't posted it yet.(Mektubu yazdım fakat henüz göndermedim.)
  • Gone (to) ve Been (to) arasındaki fark;

    - Jim is away on holiday. He has gone to Spain. (Jim tatil için uzakta. O İspanya'ya gitti.) Jim İspana'ya gitti ve daha dönmedi. Hala orada. Dönecek mi bilemeyiz ki...
    -Jane is back home from holiday now. She has been to İtaly. (Jane tatilden şimdi döndü. O İtalya'daydı.) Jane İspanya'ya gitti ve yeni döndü.has been daha çok orada bulunmak anlamında. 

17 Mayıs 2020 Pazar

Ünite 6 - Past Continuous

Merhaba arkadaşlar.

Maalesef yoğunluğumdan gramere devam edemedim. Ama kelime çalışmalarına devam inşallah. Her şey planladığımız gibi gitmeyebilir ancak ipin ucunu bırakmamaya çalışmak lazım.

Bugün Past Continuous konusunu işleyeceğim kendime :))

  • Genelde bu konuya geçmişte devamlılık olarak adlandırıyorlar. Yani geçmişte bir zamanda başlamış ve belli bir düre devam etmiş.  Sıklıkla when, while bağlaçlarıyla sık kullanılır. Yani sen şu işi yapıyorken ben bunu yaptım. O geldiğinde ben böyleydim gibi... Şimdi inceleyelim.

    Örneğe bakalım;
    Yesterday Karen and Jim played tennis. ( Dün Karen ve Jim tenis oynamaya başladı. Dün oynadılar ve bitti. O yüzden geçmiş zaman ile kullandık. )
    So, at 10.30 they were playing tennis. (Saat 10,30'da tenis oynuyorlardı. Örneğin saat 10'da başladılar. Saat 10.30'da hala oynuyorlar. Oynama eyleminin ortasındalar. Henüz bitirmediler. Tıpkı şimdiki zaman gibi. Zaten o yüzden continuous ama geçmişte.)
  • Was/ were + -ing oluyor size Past continous.
  • Birisi yaptığı şeyin ortasındayken belirli bir zaman belirtmek için Past Cont. kullanırız. Eylem ya da durum bu belirttiğimiz zamandan önce henüz başlamış fakat sonlanmamış.

    I started doing (past) (Geçmişte başladım)
    I was doing ( Geçmişte yapmaya devam ediyordum)
    I finished doing (past) (Geçmişte yapmayı bitirdim.)
    Yani olan biten her şey geçmişte yaşanıyor.

    - This time last year I was living in Brazil. (Geçen yıl bu zamanlarda Brezilya'da yaşıyordum.)
    -What were you doing at 10 o'clock last night? (Geçen gece saat 10'da ne yapıyordun?)
  • Şimdi Past Cont. ile Past Simple'ı karşılaştıralım.

    Past Cont. -- > Yaptığım eylemin ortasındayım.

    -I was walking home when I met Dave. (Dave ile karşılaştığımda eve yürüyordum)
    Eve yürüme eyleminin ortasındayım.

    Past Simple --> Eylem tamamlandı.

    I walked home after the party last night. (Geçen gece partiden sonra eve yürüdüm.)
    Dün gece yürüdüm, bitti.
  • Sıklıkla Past simple ve Past cot. birlikte başka bir şeyin ortasındayken bir şeyin meydana geldiğini söylemek için kullanılabilir. Meselam:

    - Tom burnt his hand when he was cooking the dinner. (Tom akşam yemeği yaparken elini yaktı.)
    -I saw you in the park yesterday. You were sitting on the grass and reading a book. (Dün seni parkta gördüm. Çimlere oturmuş kitap okuyordun.)
    -While I was working in the garden, I hurt my back. (Bahçede çalışırken sırtımı incittim.)

    Fakat Past Simple'ı başka bir şeyden sonra bir şeyin meydana geldiğini söylemek için kullanırız.

    -I was walking along the road when I saw Dave. So I stopped and we had a chat.
    Yolun kenarında yürüyorken ( Bir şey yapıyorken) Dave'i gördüm (başka bir şey yaptım.) Gibi. O yüzden burada When ve While çok sık kullanılır. When: -dığında, while -iken anlamlarında fakat moromot, birebir çeviri yapmadığımızdan bazen farklı çevirebiliyoruz. Çünkü bazen anlam bütünlüğü olmayabiliyor. Neyse çok biliyormuş gibi konuşmaya başladım yine Ben ordinaryus. Saygılar.

    Şimdi yine bir karşılaştırma yapacağız.

    -When Karen arrived, we were having dinner. (Karen vardığında biz akşam yemeği yiyorduk.)
    Karen vardıktan sonra biz daha henüz yemeye başlamıştık.

    -When Karen arrived, we had dinner.(Karen vardı, biz akşam yemeği yedik.)
    İlk önce Karen geldi, sonra biz akşam yemeği yedik.)
  • Bir de önemli bir konu var ki; bazı kelimeler Past cont. ile kullanılamıyor, misal know gibi. I knowing diyemiyoruz I know diyoruz. Bu kelimeleri Şimdiki zamanda işlemiştik. Burada da aynısı geçerli.

    Yakşamlar. :)

3 Mayıs 2020 Pazar

Ünite 5 - Past Simple

Merhaba arkadaşlar, bugün Past Simple yanı Geçmiş Zaman ile ilgili bölümü çalışacağım. Hafta içi vakit bulamadığımdan işleyemediğim dersler oluyor. Hafta sonu da ne bileyim oruç tutarken insan kendini yorgun hissediyor mu yoksa üşengeçlik mi oluyor bilemedim işte zamanında ilerleyemediğim için  motivasyon bozukluğunu yaşıyorum. Ama ipin ucuna sıkıca tutunmaktan başka çarem yok. Artık İngilizce öğrenmek istiyorum! İngilizce öğrenmek demek benim için çoook fazla kaynağa ulaşabilmek demek. Her neyse bu sabah bilmediğim kelimeleri defterde çalışmaya karar verdim. Neden, çünkü instagramda @Turkishpolyglot isimli bi' hesabı karıştırdım. Bu sayfayı bulduğum için memnunum. Onun da tavsiyelerine uymaya çalışacağım. Her neyse derse geçelim. Let's go!

1- Wolfgang Amadeus Mozart was an Austrian musician and composer. He lived from 1756 to 1791.

Bu cümlelere baktığımızda şunu bilelim ki was, lived gibi kelimeler Past Simple'dır. Şimdi biraz daha inceleyelim;

2- Past Simple'da bir çok fiil sonuna -ed takısı alarak biter. Bu fiillere regular verbs yani düzenli fiiller diyoruz.

  • I invited them to our party but they decided not to come. - Onları partimize davet ettim fakat onlar gelmeyi kararlaştırmadılar/ netleştirmediler.
  • The police stopped me on way home last night. - Geçen gece evime giden yolda polis beni durdurdu.
  • She passed her examination because she studied. - O sınavını geçti çünkü çok çalıştı.
Fakat birçok fiil de irregular yani düzensiz fiildir. Bunların sonu -ed ile bitmez. Ezberlemek gerekir.

write --> wrote          Mozart wrote more than 600 pieces of music. - Mozart 600'den fazla müzik parçası yazdı.
see--> saw               We saw Rose in town a few days ago. - Birkaç gün önce Rose'u şehirde gördük.

3 - Past Simple'sa soru ve negatif cümle did/ didn't yardımcı fiili ile yapılır. Ve fiil birinci haline geri döner.

I enjoyed. - Did you enjoy? - I didn't enjoy.
Eğlendim- Eğleniyor musun? - Eğlenmedim.
  • They didn't invite her to the party, so she didn't go. - Onlar onu partiye çağırmadı bu yüzden o gitmedi.
  • "Did you have time to wtire the letter?" "No,I didn't." - "Mektup yazmak için zamanın var mı?" "Hayır, yok."
  • "When did Mr Thomas die?" "About ten years ago." - "Mr Thomas ne zaman öldü?" "Yaklaşık 10 yıl önce."
4- Be'nin geçmiş hali was/were olur. (Şimdiki zamanda am/is/are'dı.)
Kullanımı;

I/he/she/it was/ wasn't...                  was I/he/she/it...?
we/you/they were/weren't               were we/you/they....?
  • I was angry because they were late. - Kızdım çünkü geç kaldılar.
  • Was the weather good when you were on holiday? - Tatile gittiğinde hava güzel miydi?
Çalışılacak Kelimeler; 
  • prefer
  •  realise
  • suppose
  • mean
  • belong
  • contain
  • consist
  • depend

2 Mayıs 2020 Cumartesi

Ünite 4 - Present Continuous ve Present Simple 2

Present Continuous ve Present Simple 1  dersini takip eden dersteyiz. Yine Present Cont ve Present Simple'ı karşılaştıracağız.

1- Present Continuous'u eylemler (eating, raining vs) için kullanıyoruz fakat bazı fiiller eylem değildir. Örneğin; know, like gibi.. Bu yüzden "I'm knowing" ya da "They're liking" gibi cümleler kuramayız. Bunları geniş zamanda kurarız. "They like", "I know" gibi.

Bunun gibi başka fiiller daha vardır;

like, love, hate, want, need, prefer, know, realise, suppose, mean, understand, believe, remember, belong, contain, consist, depend, seem.

  • I'm hungry. I want something to eat. ( not I'm eating) - Açım. Bir şeyler yemek istiyorum.
  • Do you understand what I mean? - Ne demek istediğimi anlıyor musun?
  • Ann doesn't seem very happy at the moment. - Ann şuanda çok mutlu görünmüyor.
Think fiili believe = inanmak anlamında kullanıldığında continuous olarak/ şimdiki zamanda kullanılmaz.
  • What do you think (=believe) will happen? Ne olacağına inanıyorsun?
Fakat düşünmek anlamında kullanıldığında şimdiki zaman cümlesi kurabilirim.
  • You look serious. What are you thinking about? (=What is going on in our mind?) - Ciddi görünüyorsun. Ne düşünüyorsun?
Have fiili sahip olmak anlamında kullanıldığında yine şimdiki zaman ile kullanılmaz.
  • We're enjoying our holiday. We have a nice room in the hotel. (not we're having) - Tatilimizden keyif alıyoruz. Otelde harika bir odamız var. 
Fakat;
  • We're enjoying our holiday. We're having great time. - Tatilimizden keyif alıyoruz. Harika zamanlarımız var.
2- See   hear   smell   taste

- Normalde bu fiiller ile Present Simple kullanırız Present Continuous değil.

  • Do you see that man overe there? - Oradaki adamı gördün mü?
  • This room smells. Let's open a window. - Bu oda kokuyor. Pencereyi açın.

 - Can+ see/hear/smell/taste şeklinde de kullanabiliriz.

  • Listen! Can you hear something? - Dinle! Bir şey duyabiliyor musun?
- Fakat see fiilini Presnt Continuous ile kullandığımda (I'm seeing)  anlam "have a meeting/toplantısı olmak" şeklinde olur. Özellikle resent Continuous'un gelecek zamana yönelik kullanımında.
  • I'm seeing the manager tomorrow morning. - Yarın sabah müdürle görüşeceğim.
3- He is selfish  and He is being selfish

Present Cont.'un be'si I'm being / he is being / you are being vs. şeklinde kullanılır.
I'm being'i davranmak / hareket etmek anlamında kullanıyoruz. Örneğin;
  • I can't understand why he's being so selfish.He isn't usually like that. - Neden böbu kadar bencil davrandığını anlayamıyorum. O genelde böyle davranmaz.

    Burada "o şuanda böyle davranıyor normalde hiç böyle değildir" şeklinde bir anlatım görüyoruz. Fakat;
  • He never thinks about other people. He is very selfish. - O asla başka insanları düşünmek. Çok bencildir.

    Burada ise "o her zaman böyle, genelde böyle davranıyor. Şuan için geçerli olan bir durum değil" şeklince bir anlam görüyoruz.

    am/is/are being kullanımı genelde bir insanın nasıl davrandığını ifade etmek için kullanılır. Diğer cümlelerde bu kullanım mümkün değil.
  • It's hot today. (not "it is being hot") - Bugün hava çok sıcaktır.
4- Look and feel

Hem Present cont.'u hem de Present Simple'ı birin nasıl göründüğünü ya da hissettiğini söylerken kullanabiliriz.
  • You look well today. or You're looking well today. (Bugün iyi görünüyorsun.)
  • How do you feel now? or How are you feeling now? (Şimdi nasıl hissediyorsun?)
Fakat;
  • I usually feel tired in the morning. - Sabahları genelde yorgun hissederim.

    Burada genel bir kullanım var. Dolayısıyla bu şekilde kullandığımda "I'm usually feeling" şeklinde kullanamam. Sadece Present'da kullanabilirim.

Önceki dersin kelimeleri;
  1. Look after: (phrasal verb) - Look after somebody or domething - bakmak, ilgilenmek, ihtimam göstermek.

    to take care someone or somthing by keeping them healthy or in a good condition

    - Could you look after the children while I'm out? - Ben dışarıdayken çocuklarla ilgilenebilir misin?
  2. Patient (adjective) : Sabırlı, tahammüllü
    Okunuşu: Peyşınt

    - You need to be patient with children. - Çocuklar konusunda sabırlı olmaya ihtiyacın var.

    Patiently (adverb): Sabırlı bir şekilde
  3. Insist (verb): 
    Okunuşu: insist

    to say firmly(katı) that something is true, especially when other people do not believe you

    ısrar etmek, inat etmek, direnmek, diretmek

    - Mia insisted that she and Carlo were just friends.

    Bu cümlenin yanında [ + ( that) ] şeklinde bir ifade var. That bağlacıyla başlayan bir cümleyle devam eden bir fiil. Anlamındaymış. Bu konularda kafam net değil o yüzden cümleyi not olarak kendim not olarak bırakıyorum.

    to demand(talep etmek) that something must be done or that you must have a particular(belirli) thing

    ısrar etmek, diretmek, şiddetle talep etmek.

    - The school insists on good behaviour from its students.
    - Frank insisted on doing all the work himself.

    insist on doing something: phrasal verb

    to keep(ısrarla yapmaya devam etmek, sürdürmek) doing something, even if annoys(rahatsız etmek,sinirlendirmek) other people, or people think it is not good for you

    - I don't know why you insist on talking about it. - Neden bu konuyu konuşmakta ısrar ettiğinizi anlamıyorum.
  4. Refuse (verb): 
    Okunuşu: Rifiyiüz

    to say that you will not do or accept something

    reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek

    - I asked him to leave but he refused. - Ona gitmesini rica ettim fakat o reddetti.
İşin içine kelimeler girdikçe zorlaşıyor. Bakalım ne olacak. Kafam karışmaz inşallah. See you later.

1 Mayıs 2020 Cuma

Ünite 3 - Present Continuous ve Present Simple 1

Merhaba arkadaşlar! Birkaç gündür çok yorgun olduğum için derslerimle ilgilenemedim. Ama ipin ucunu bırakmak yok. Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Fakat telafi ederek.

Present Continuous ve Present Simple konularını karşılaştıracağımız iki dersten ilkini çalışacağım. Ama önce bloğumu okuyup tekrar etmiş olacağım.

1- Present Continuous: Şimdiki zamanda olan veya konuşma esnasında meydana gelen olaylar için kullanırız ve eylem henüz bitmemiştir.
 
    Present Simple: Genelde olan veya sık sık tekrarlayan durumlar için kullanırız.

- The water is boiling. Can you turn it off? - Su kaynıyor. Kapatabilir misin? (Present Cont. / Şimdiki zaman)
- Water boils at 100 degrees celsius. - Su yüz derecede kaynar. (Present Simple / Geniş Zaman.)

- Listen to these people. What language are they speaking? - Şuradaki kişileri dinle. Hangi dilde konuşuyorlar? (Present cont.)
- Excuse me, do you speak English? - Afedersiniz, İngilizce konuşabiliyor musunuz? ( Present Simple)

- Let's go out. It isn't raining now. - Hadi dışarı çıkalım. Yağmur yağmıyor. ( Present Cont.)
- It doesn't rain very much in summer. - Yazın çok fazla yağmur yağmaz. ( Present Simple)

2- Present Continuous; geçiçi durumlar için kullanılır.

- I'm living with some friends until i find a flat. - Bir daire buluncaya kadar birkaç arkadaşımla yaşıyorum.

  Present Simple; uzun süreli durumlar için kullanılır.

- My parents live in London. They have lived there all their lives.- Ebeveynlerim Londra'da yaşarlar Onlar hayatları boyunca orada yaşadı.

3- I always do and I'm always doing

Genellikle  I always do something yani bir şeyi her zaman yapmak ( = I do it every time) şeklinde kullanırız.

- I always go to work by car. ( Ben işe her zaman arba ile giderim.)

Fakat I'm always doing something şeklinde de kullanabiliriz. Tabi böyle kullandığımız zaman anlam daha farklı olur.

- I've lost my key again. I'm always losing things. - Anahtarımı kaybettim. Çok sık bir şeyler kaybediyorum.

Bu cümledeki anlam bi' şeyleri her zaman kaybettiğim anlamından ziyade bir şeyleri çok sık, normalden cok daha fazla bir şekilde kaybediyorum anlamındadır.

- You're always watching television. You should do something more active. - Çok fazla televizyon izliyorsun. Daha aktif bir şeyler yapmalısın.
- John is never satisfied. He's always complaining. - John asla memnun olmaz. O çok fazla yakınır.

Derasin kelimeleri:


  1. Turn off
  2. Temporary
  3. Permanent
  4. Flat
  5. Until
  6. Satisfied
  7. Complain
Önceki dersin kelimeleri ile ilgili kişisel cümleler;

Rise:  - The weather rise air temperature in May.
          - Our kite is rising to sky.
          - The patient rose from her bed when she see her doctor.

Lend: - She lend me her book.

Anymore: - I will never come here anymore.

26 Nisan 2020 Pazar

Get

Get birçok anlama sahip olduğu için sağ olsun Çilem Akar'ın videosundan buraya notlar çıkaracağım.

1 - Bir yere varmak

  • Call me when you get there. - Oraya vardığında beni ara.
  • It takes 30 minutes to get home. - Eve gitmek 30 dakikamı alıyor.


2- Bir şeyi almak, satın almak, gidip almak

  • I got an e-mail from my boss. - Patronumdan bir e-mail aldım.
  • She gots some clothes for the party. - Parti için biraz kıyafet satın aldı / aldı.
  • I need to get my card before shopping.- Alışveriş yapmadan önce kartımı almam lazım.

3- Anlamak
  • Got it! - Anladım! (Bir şeyi anlamak için uğraştınız uğraştınız veee haa anladım.)
  • I get it. - Anlıyorum. (Anladım tamam yeter ok),
  • I don't get it. - Anlamadım, asla anlamıyorum.


4- Olmak, bir durumdan başka bir durum haline gelmek

  • I hope you'll get better. - Umarım daha iyi olursun.
  • Put your coat on, you'll get better. - Montunu giy, üşüteceksin.
  • It's getting dark after 6 o'clock. - 6'dan sonra hava kararır.
  • I got really tired today. - Gerçekten bugün çok yoruldum.
5- Birine bir şey yaptırtmak anlamında da çok kullanılır. 
  • I'll get my hair cut tomorrow. - Yarın saçımı kestireceğim.
  • My dad got his car fixed. - Babam arabasını tamir ettirdi.
  • We'll get the house painted. - Evi boyatacağız.
  • My mom gets me to take out the trash. - Annem bana çöpleri attırıyor.

Ünite 2 - Present Simple

Merhaba arkadaşlar! Bugün çalışacağım konu Present Simple. Türkçe'de Geniş Zaman olarak ifade ediyoruz. Haydi başlayalım.

1- Alex is a bus driver, but now he is in bed asleep. - Alex bir otobüs şoförü fakat o şuan yatakta uyuyor.

Bizim Alex bir otobüs şoförüymüş. Fakat şuanda uyuyor. Yani şuanda otobüs şoförlüğü yapmıyor. Genel anlamda geçinebilmek için iş olarak otobüs şoförlüğü yapıyor. (He is a bus driver./ He drives a bus.) Dolayısıyla He is not driving a bus. O şuanda otobüs sürmüyor, o şuanda uyuyor. (He is asleep.)

He drives a bus cümlesinde de gördüğümüz gibi. Özneden sonra fiil geliyor ve eğer özne he/she/it ise fiil duruma göre "s,es,ies" takıları alıyor.
Fakat özne illa kişi zamiri olmayabilir. Hemşire/ Tekil isimler (Nurse) is alırken (çünkü he ya da she'nin yerini tutar, hemşireler / çoğul isimler. (Nurses) are alır (çükü they'in yerini tutar).

Şimdi biraz daha inceleyelim;

2- Present Simple'ı genelde olan, genelde yaptığımız şeyler hakkında bahsederken kullanırız.Fakat bunu yalnızca şimdiyle alakası olan durumlar hakkında düşünmeyelim. Genelde olan veya tekrar eden veya genel gerçekliklerden bahsederken de kullanırız.Burada eylemin şimdiki zamandaki gibi konuşma esnasında olup olmaması önemli değildir.


  • Nurses look after patients in hospital.- Hemşireler hastanede hastalar ile ilgilenir. (Bu genel bir gerçekliktir.) 
  • I usually go away at the weekends. Haftasonları genelde uzaklara giderim/uzaklaşırım. (Bu genellikle tekrar eden bir alışkanlık.)
  • The earth goes round the sun. Dünya güneşin etrafında döner. (Bu da herkes tarafından bilinen genel bir gerçeklik.)
3- Do ve Does

Present Simple da şimdiye kadar basit cümle olarak Özne + Fiil (s) + Nesne kullandık. Eee bu do/ does işin neresinde? Do ve does cümlelerimiz olumsuz ya da soru cümlesiyse karşımıza çıkıyor.

Do -- I /you /we /they -- work?                               I /you /we /they -- do not (don't) -- work.
Does -- he / she / it -- work?                                   He / she / it -- does not (doesn't) -- work.

Görüldüğü gibi he/she/it'te fiildeki "-s" takısı yok oldu. Çünkü "Do"ya eklendi. O yüzden he/she / it ile does kullanırız.


  • I come from Canada. Where do you come from? - Ben Canada'dan geldim. Sen nereden geldin?
  • "Would you like a cigarette?" "No, thanks. I don't smoke." - "Sigara ister misiniz?" "Hayır, teşekkürler. Sigara içmiyorum.",
  • Rice doesn't grow in cold climates.  Pirinç soğuk iklimlerde yetişmez.
Şimdi biz yardımcı fiil olarak "do" kullanıyoruz ama ya bu "do" ana cümlede fiil olarak kullanılırsa?

  • "What do you do?" (= What is your job?) - Ne iş yapıyorsun?
    "I work in a shop?" - Bir mağazada çalışıyorum.

    "What do you do?" ile "What's your job?" aynıdır.
  • He's so lazy. He doesn't do anything to help me. - O çok tembeldir. Bana yardım etmek için hiçbir şey yapmıyor/yapmaz.

    Hani burada doesn't var ben do kullanmayayım cümle şöyle olsun; He doesn't anything dersek cümle anlamsızlaşır. Bir do/does yardımcı fiilken diğeri normal fiildir ve ikisini bir arada yukarıdaki gibi kullandırk.
4- Present simple'ı bir şeyi ne sıklıkla ( How often) yaptığımızı ifade etmek için de kullanırız;

  • I get up at 8 o'clock every morning. - Her sabah 8'de kalkarım.
  • How often do you go to the dentist? - Ne sıklıkla dişçiye gidersin?
  • Ann doesn't drink tea very often. - Ann çok sık çay içmez.
  • In summer John usually plays tennis once or twice a week. - John genelde yazları haftada bir ya da iki kez tenis oynar.
5- Bazen söylediğimiz şeyle ilgili bir şeyler yaparız. Mesela; söz vereceğim bir şey yaptığımda "I promise..." diyebilirim. Ya da bir şey önereceğim zaman "I suggest..." diyebilirim. Bu tarz cümleleri de Present Simple ile kurarız.

  •  I promise I won't be late. - Söz veriyorum geç kalmayacağım./ Geç kalmayacağıma söz veriyorum.
  • What do you suggest I do? - Ne yapmamı önerirsin?
I apologise... / I advise... / I insist... / I agree... / I refuse... vs. bunları da aynı şekilde kullanabiliriz.

Bu dersin kelimeleri;

  1. look after
  2. patient
  3. insist
  4. refuse
Önceki dersin kelimeleri;

  1. Rise (verb) : artmak, yükselmek (rayz)

    a) to incrase in level - artmak çoğalmak, yükselmek

      - rising temperatures
      - Prices rose by 10 percent.

    b) to move up - yükselmek, yukarı doğru çıkmak.

       - The ballon rose slowly into the air.

    c) to stand, especially after sitting - kalkmak, yükselmek,doğrulmak, ayağa kalkmak.

      - He rose from his seat.
  2. Lend (verb) : ödünç, borç vermek (lennd/ leend)

    a) to give something to someone for a period of time, expecting that they will then give it back to you.

    - She lent me her car for the weekend.
  3. Anymore (adverb) : artık, bundan böyle

    a) If you do not do something or something does not happen an more, you have stopped doing it or it does not now happen.

    - This coat doesn't fit me any more.

25 Nisan 2020 Cumartesi

Ünite 1 - Present Continous

Present Continous dilimizde Şimdiki Zaman olarak ifade ediliyor. Fakat biz şimdi bu konuyu biraz daha açıp inceliklerine değineceğiz.

1- She is writing her blog. - O bloğuna yazıyor.

Bu örneğe baktığımızda; O bloğuna yazıyor. Şuan (now) yazıyor. Eylemi şuan, konuşma esnasında yapıyor (at the time of speaking). Yani eylem devam ediyor ve bitmedi.

Bu durumda Present Comntinous için kullanacağım iki şey var "to be(am/is/are) +Verb-ing"

I am/ am not writing.
He/she/it is/ isn't (is not) eating.
We/you/they are/aren't (are not) drinking.

2- Bir diğer kullanım durumu ise; Bir şey yapıyorum ve yaptığım şeyin ortasındayım. Yani bir şeyi yapmaya başladım ve yaptığım şey henüz bitmedi.

Bur durum da yine sıklıkla konuşma esnasında karşımıza çıkıyor.

  • Please don't make so much  noise. I'm working. - Lütfen çok fazla gürültü yapma. Çalışıyorum.
  • Let's go out now. It isn't raining anymore.- Hadi dışarı çıkalım. Daha fazla yağmur yağmıyor.
  • I'm tired. I'm going to bed now. Goodnight! - Yorgunum. Yatmaya gidiyorum. İyi geceler!

Fakat bazen eylem ille de konuşma esnasında meydana gelmez.

Örnek olarak; Tom ve Ann kafedeler ve aralarında şöyle bir konuşma gerçekleşiyor:

I'm reading an interesting book at the moment. I'll lend it to you when I've finished it.
Şuanda bir ilginç bir kitap okuyorum. Bitirdiğimde onu sana ödünç vereceğim.

Tom şuanda kitabı okumuyor. Ann ile kafede oturmuş laklak ediyor. Ama burada present continous kullandı. Neden? Çünkü, kitabı okumaya başladı ve henüz bitirmedi. Yaptığı şeyin ortasında.
  • Catherine wants to work in Italy, so she is learning Italian.
    Catherine İtalya'da çalışmak istiyor, bu yüzden o İtalyanca öğreniyor.

    Catherine İtalyanca öğreniyor öğrenmesine fakat belki şuan İtalyanca kursunda değil. Belki o da Tom gibi bir arkadaşı ile kafede oturmuş laklak ediyordur. Gerçi sanmam şuanda sokağa çıkma yasağı var. Evdedir kesin. Dolayısıyla Catherine İtalyanca kursunda değil. Ama İtalyanca öğrenmeye başladı ve henüz bitirmedi. Yaptığı şeyin ortasında.
3- Present Continous ile sıklıkla şuanki zamanın yakınlarındaki zamanı ifade eden zaman zarfları kullanılabilir. Ne kadar çok zaman kelimesi kullandım. Ne kadar çok zaman kelimesi kullandım derken bile zaman kelimesini kullanıyorum. Neyse bir çıkmaza gidiyoruz.

Örneğin; today, this week, this evening, yukarı da kullandığımız gibi now, at the moment...
  • Is Susan working this week? - Susan bu hafta çalışıyor mu?
  • You're working hard today. - Bugün çok sıkı çalışıyorsun. (You work hard today değil.)
Ayrıca present continous şimdiki zamanın yakınlarında meydana gelen değişikliklerden bahsederken de kullanılır.
  • The population of the world is rising very fast. - Dünyanın nüfusu çok hızlı artıyor.

Evet. Present Continous şimdilik bu kadar fakat devamı gelecek. Ben daha önden çalışıyorum ve burayı bir not defteri, bir paylaşım yeri olarak görüyorum. Bir aceminin anlatımından çıkan yanlışlıklardan özür diliyorum ama hata yapmadan ilerlenemez. Zamanla kendi gelişimimi görmek için de sabırsızlanıyorum ve bunun hemen olması için dua ediyorum. Gözü yaşlı emoji. 

Dersin kelimelerinden çalışmam gerekenler.
  1. rise
  2. lend
  3. get
  4. anymore
Kalın sağlıcakla. Çalışmaya ve paylaşmaya devam!!

Günün Deyişi:  Break a leg! - İyi şanslar! (Bu konuda twitterda tureng sözlükten faydalanıyorum.)

İngilizce Öğrenmek

Merhaba arkadaşlar!

Bu sayfayı İngilizce öğrenmek için kullanacağım. Şuan orta bir seviyedeyim. Gramerde eksiklerim var elbet ama kelime konusunda eksiklerim daha fazla. Bunun için kendime bir program oluşturacağım ve bu programı takip ederken defter niteliğinde bu blogu kullanacağım. Hadi bakalım hayırlı olsun...

Gramer kitabı olarak mavi kapaklı English Grammar in Use kitabını kullanacağım. İngilizce öğrenme konusunda Hüseyin Demirtaş Hocamızın tavsiyelerini izleyeceğim. O yüzden grameri mümkün olduğunca en kısa sürede çözmeye çalışacağım. Kelime öğrenme konusunda Çilem Akar'ın İngilizce kelime öğrenme yöntemini takip edeceğim. Bu yolculukta da motivasyon için buradan devam edeceğim.

Başlayalım bakalım! / Let's go!

Ünite 15 - Past Perfect

Sarah went to a party last week. - Sarah geçen hafta partiye gitti. Paul went to the party too but they didn't see each other. - Paul...